deinekita.dedeinekita.de

Mağaza

Pedagojik kavramlar

Farklı eğitim konseptlerinde doğa ve çevre eğitiminin rolü

Doğa ve çevre eğitimi erken çocukluk eğitiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu makalede, farklı pedagojik kavramlarda doğa ve çevre eğitiminin önemine bakacağız ve bu kavramların doğayı ve çevreyi çocukların öğrenme sürecine nasıl dahil ettiğini göstereceğiz.


1. orman ve doğa anaokulları

Orman veya doğa anaokulları çalışmalarını çocukların doğayla doğrudan temasına odaklamaktadır. Bu gündüz bakım merkezlerinde çocuklar günün büyük bir bölümünü açık havada geçirmekte ve doğayı yakından deneyimlemektedir. Doğa, çocukların çevreye olan ilgilerini uyandırmak ve ekolojik karşılıklı ilişkileri anlamalarını teşvik etmek için bir öğrenme alanı ve ilham kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Doğa ve çevre eğitimindeki rolü:

  • Doğa ile doğrudan temas

  • Bir öğrenme alanı ve ilham kaynağı olarak doğa

  • Çevre bilincinin ve ekolojik anlayışın geliştirilmesi

Pedagojik kavramlar

Hareket anaokulu

Hareket anaokulu konsepti, çocukların hareket yoluyla bütünsel olarak teşvik edilmesine odaklanmaktadır. Çocuklara serbest hareket etmeleri için bolca alan ve zaman tanıma ve böylece motor, bilişsel ve sosyal gelişimlerini destekleme fikrine dayanmaktadır.


Oynamaktan ve eğlenmekten daha fazlası

Hareket anaokulu, çocukların motor gelişimini ve refahını destekleme konusunda uzmanlaşmış bir tesistir. Odak noktası, çocukların ihtiyaçlarına ve yeteneklerine göre uyarlanmış hedefli hareket aktiviteleridir. Ortamın ve oyun malzemelerinin çocuk dostu bir şekilde tasarlanmasına dikkat edilir. Bu makalede bir hareket anaokulunun nasıl yapılandırıldığını ve çocuk gelişimi için ne gibi avantajlar sunduğunu öğreneceksiniz.

Hareket anaokulunun temelleri

Bir hareket anaokulu, çocukların ihtiyaçlarına ve yeteneklerine özel olarak uyarlanmış çocuk dostu bir tasarımla karakterize edilir. Ortam ve oyun malzemeleri, çocukların doğal hareket etme dürtüsünü destekleyecek ve teşvik edecek şekilde tasarlanmıştır. Çocukların motor becerilerini eğitmek ve geliştirmek için faaliyetlerin çeşitli ve farklı olmasına özen gösterilmektedir.

Hareket anaokulunun önemli bir yönü, hareketten keyif almayı ve yetkinliği öğretmektir. Çocuklar bedenlerini bilinçli bir şekilde algılamayı ve hedeflenen şekilde hareket etmeyi öğrenmelidir. Kendi yetenekleri ve sınırları hakkında bir algı geliştirmeli ve bunları kabul etmeyi ve saygı duymayı öğrenmelidirler. Sosyal becerilerin geliştirilmesi de önemli bir rol oynar. Ortak hareket deneyimleri sayesinde çocuklar birbirlerine saygı göstermeyi ve birlikte çalışmayı öğrenirler.

Köken

Hareket anaokulu kavramı 1960'ların sonunda reform pedagojisi çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Arkasındaki fikir, çocuklara hareket için daha fazla alan ve zaman vermek ve bunu çocuk gelişiminin merkezi bir bileşeni olarak teşvik etmekti. Hareket anaokulu kendisini çocukların özgürce ve kısıtlama olmaksızın hareket edebilecekleri bir tür "hareket alanı" olarak görmektedir. Bu sadece fiziksel hareketle ilgili değil, aynı zamanda duygusal, sosyal ve bilişsel hareketle de ilgilidir.

Hareket anaokulunun ortaya çıkışı İsviçreli doktor ve eğitimci Emmi Pikler'in şahsıyla yakından bağlantılıdır. Pikler, çocuklarda hareket gelişimi ile yoğun bir şekilde ilgilenmiş ve çocuğun özgürlüğüne ve kendi kaderini tayin etmesine dayalı bir kavram geliştirmiştir. Hareket gelişimi, zorlama veya aşırı talepler gibi dış etkenler tarafından engellenmemelidir.

1970'lerde Almanya'da Emmi Pikler'in fikirleri temel alınarak ilk hareket anaokulları kurulmuştur. O zamandan bu yana, hareket anaokulu kavramı gelişti ve şimdi birçok gündüz bakım merkezinde kullanılıyor. Amaç, çocuklara motor, bilişsel ve sosyal gelişimlerini destekleyen olumlu bir hareket deneyimi sunmaktır. Odak noktası çocukların ihtiyaçları ve ilgi alanlarıdır.

Uygulamada hareket anaokulu

Bir hareket anaokulunda, çocukların motor becerilerine özel olarak uyarlanmış farklı hareket teklifleri vardır. Bunlar örneğin şunları içerir:

  • Merdivenler, halatlar ve ağlar gibi tırmanma olanakları

  • Egzersiz parkuru ve engelli parkurlar

  • Kaydıraklar, salıncaklar ve tahterevalliler

  • Toplar, çemberler ve diğer oyun malzemeleri

  • Çocuklar özgürce hareket etme ve çevrelerini keşfetme fırsatına sahiptir. Öğretmenler, tüm çocukların uygun şekilde desteklendiğinden ve kimsenin aşırı zorlanmadığından emin olur. Hareket ve dinlenme aşamaları arasındaki değişim de dengeli gelişimi teşvik etmek için önemlidir.

Pedagojik kavramlar

İki dilli pedagoji

İki dilli eğitim kavramı, gündüz bakımevinde yabancı bir dilin öğrenilmesini tanımlar. Çocuklar, daldırma prensibi olarak adlandırılan prensibe göre öğrenirler. Amaç, çocukların İngilizce gibi ikinci bir dile mümkün olduğunca erken erişmelerini sağlamaktır.

Arka plan küreselleşme

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Avrupa'da ulus devletler arasında kültürel ve sosyal düzeyde karşılıklı bağlantılar giderek artmaktadır. Bunun sonucu olarak çok dillilik eğitimde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle iki dilli kreşler Almanya, Avusturya ve İsviçre'de giderek daha popüler hale gelmektedir. Kültürel ve sosyal düzeyde küreselleşme bunun arkasındaki itici güçtür, ancak modern pedagojide çocuklara mümkün olduğunca erken dil desteği sağlama görüşü de vardır. Bunun nedenleri çok açık. Bir yandan, ikinci bir dil öğrenmek çocuklara daha sonraki kariyerlerinde daha iyi fırsatlar sunmaktadır. Öte yandan, araştırmalar 3 ila 5 yaş arasındaki çocukların özellikle alıcı ve öğrenmeye yatkın olduklarını ve bu nedenle başka bir dil öğrenmenin onlar için nispeten kolay olduğunu göstermiştir.

Pedagojik kavramlar

Fröbel pedagojisi

Froebel'in eğitim yaklaşımında temel unsur, çocuğun kendi ihtiyaçları olan bir birey olarak algılanmasıdır. Froebel odaklı gündüz bakım merkezleri, bütünsel öğrenme için teşvik edici bir ortam sunar.

Fröbel pedagojisi: çocuklar için bütünsel bir eğitim

Adını kurucusu Friedrich Fröbel'den alan Fröbel pedagojisi, çocukların gelişimini çeşitli şekillerde desteklemeyi amaçlamaktadır. Kişiliğin büyümesi ve gelişmesi için oyunun, yaratıcılığın ve sosyal öğrenmenin önemini vurgular. Bu makalede Fröbel'in pedagojisinin temellerini, ilkelerini ve çocuk gelişimi için faydalarını açıklayacağız. Fröbel pedagojisine yönelik bir gündüz bakım yerinin çocuğunuz için neden doğru seçim olabileceğini keşfedin.

Pedagojik kavramlar

Reggio Pedagojisi

Reggio pedagojisi kavramında, reform pedagojik yaklaşımları çocuk eğitimine ilişkin yeni ve yenilikçi fikirlerle birleştirilmektedir. Reggio pedagojisi çocuğu merkeze yerleştirir ve katı bir kavram değil, çocuk eğitimi üzerine bir düşünce ekolüdür.


Reggio Pedagojisi: Gündüz Bakım Merkezleri için Pedagojik Bir Kavram

Reggio Pedagojisi, kökleri İtalya'nın kuzeyindeki Reggio Emilia kasabasına dayanan yenilikçi bir eğitim konseptidir. Yöntem, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, çocukları için yeni bir eğitim sistemi inşa etmek üzere Reggio Emilia sakinleriyle yakın işbirliği içinde çalışan İtalyan eğitimci Loris Malaguzzi'nin öncülüğünde ortaya çıkmıştır. Yıllar içinde Reggio Pedagojisi, uluslararası alanda tanınan bir yaklaşım haline gelmiş ve aşağıdaki gibi diğer pedagojik kavramlardan açıkça ayrılmıştırFröbel pedagojisi, theMontessori eğitimi ya daDurumsal yaklaşım kalkıyor.


Reggio Pedagojisinin kökeni ve temel fikirleri

Loris Malaguzzi, çocukların doğuştan itibaren aktif, meraklı ve yaratıcı varlıklar olduklarına ve kendi öğrenme süreçlerini şekillendirebileceklerine inanıyordu. Eğitimi çocuklar, eğitimciler ve ebeveynler arasında diyalog ve işbirliğine dayalı bir süreç olarak görüyordu. Reggio eğitiminin merkezinde, çocukların kendilerini ifade etmek ve dünyayı keşfetmek için "100 dile" sahip oldukları düşüncesi yer alır. Bu "diller" sanatsal, müzikal, fiziksel, dilsel veya duygusal ifade biçimlerinde kendini gösterebilir.

Farklı olarakPestalozzi PedagojisiÇocukların kafa, kalp ve el yoluyla bütünsel gelişimini vurgulayan Reggio pedagojisi, öğrenmenin estetik, kültürel ve sosyal boyutlarının önemini vurgular.


Reggio Pedagojisi Kavramı

Reggio pedagojisi üç temel ilkeye dayanır:

  • Çocuk imgesi: Reggio pedagojisi, her çocuğun eşsiz, yetkin ve meraklı olduğunu ve dünyayı keşfetmek ve anlamak için büyük bir potansiyele sahip olduğunu varsayar. Diğer pedagojik yaklaşımların aksine, örneğinFröbel pedagojisiOyunu öğrenmenin merkezi yöntemi olarak gören Reggio pedagojisi, çocukların çeşitli ifade biçimlerine ve çevreyle etkileşimlerine odaklanır.

  • Üçüncü bir eğitimci olarak çevre: Gündüz bakım merkezlerinin mekânsal tasarımı, Reggio pedagojisinde "üçüncü eğitmen" olarak kabul edildiği için önemli bir rol oynar. Çevre, çocukların merakını ve yaratıcılığını teşvik etmeli ve onlara "100 dillerini" geliştirmeleri için çeşitli fırsatlar sunmalıdır. Uyarıcı bir öğrenme atmosferi yaratmak için doğal malzemeler, ışık ve renkler bilinçli bir şekilde kullanılır. Bu özellik, aşağıdaki gibi kavramlardan farklıdırOrman veya doğa anaokuluDoğal çevrenin kendisinin öğrenme ve oyun yeri olarak hizmet verdiği bir yer.

Pedagojik kavramlar

Dini Eğitim

Somut anlamda din eğitimi yaklaşımı, çocuklara ileriki yaşamlarında dini inançlarını geliştirmeleri ve derinleştirmeleri için onları destekleyen bir din yaklaşımı sunmakla ilgilidir. Din eğitimi kavramı dört boyuta dayanmaktadır: çocukla somut yaşam durumunda buluşma, olumlu temel deneyimler sağlama, öğrenmeyi çekincesiz kabul etme ve manevi yol.

Din eğitiminde farklı boyutlar


Boyut 1: Somut yaşam koşullarında çocuğun alınması

Boyut, çocukların ihtiyaçlarına yönelik olmakla ilgilidir. Eğitimciler: İçeride, çocukların eylemlerini sorgulamalı ve analiz etmelidirler. Bu sayede çocukların şu anda hangi ihtiyaçlarının eksik olduğunu tespit etmelidirler. Örneğin, bir çocuk bir dileği yerine getirilmediği için ağlıyorsa, eğitimciler bunun ne ile ilgili olduğunu anlamalı ve ardından örneğin çocuğu kollarına alıp rahatlatmalıdır.


Boyut 2: Olumlu temel deneyimlerin sağlanması

Bu boyutun odak noktası, çocuğun kendisine, diğer insanlara ve doğaya olan temel güvenini güçlendirmektir. Eğitimciler çocuğa sevgi, şefkat ve takdir göstermelidir. Çocuklar, güçlü ve zayıf yönleri ve kişilikleriyle kim olduklarının normal olduğunu öğrenmelidir. Ayrıca, çocuğa başkalarına güvenebileceği gösterilmelidir. Bu şekilde, çocuklar gelecekte de zor durumların ve zorlukların üstesinden gelebilmelidir.


Boyut 3: Öğrenmeyi çekincesiz kabul etme

kavramına benzer şekildeFarkındalığın açık pedagojisi Çocuk, karakteri, görünüşü ve yaşam durumu ne olursa olsun, olduğu gibi kabul edildiğini ve sevildiğini deneyimlemelidir. Eğitimcilerin rol model olarak etkisi burada merkezi bir öneme sahiptir. Çocuklar çekincesiz kabul etmeyi öğrenmelidir.

Pedagojik kavramlar

Oyuncaksız yaklaşım

Her şeyden önce: Bu yaklaşım, çocukların anaokulunda oyuncak kullanmalarına izin verilmemesiyle ilgili değildir. Aksine, çocuklar oyun oynamalı/el işi yapmalı, ancak bunu öncelikle endüstriyel oyuncaklarla değil, yastık, battaniye, bez veya doğal malzemeler gibi nesnelerle yapmalıdır.


Fikir: Bağımlılığın önlenmesi

Oyuncaksız yaklaşım 1990'larda Almanya'da ortaya çıkmıştır. Temel fikir, çocuklara daha fazla yaşam becerisi öğretmektir. Konseptin temeli, iyi geliştirilmiş yaşam becerilerinin bağımlılığa karşı bir önlem olduğunu gösteren alkoliklerin terapisindeki gözlemlerdir. Yaşam becerileri, çocukların yaşamdaki zorluklarla verimli bir şekilde başa çıkmalarını ve diğer insanlarla uygun bir şekilde ilgilenmelerini sağlayan psikososyal yetenekler olarak anlaşılmaktadır.


Hedef: Daha fazla yaşam becerisi

Ticari oyuncaklar kullanılmayarak çocukların yaratıcılığı teşvik edilmelidir. Çocuklar zaten oyun oynamalıdır, ancak mevcut malzemelerle oyun için kendi fikirlerini geliştirmelidirler. Bu, yaratıcılığı, kendi kaderini tayin etmeyi, problem çözme becerilerini ve başkalarıyla ilişki kurma yeteneğini güçlendirmelidir.

Burada önemli olan nokta, çocukların olumsuz deneyim ve duygularını oyuncak satın alarak veya kullanarak telafi etmeyi değil, bunlarla başa çıkmanın bir yolunu bulmayı öğrenmeleridir. Oyuncaksız yaklaşımın diğer hedefleri şunlardır: Kendi ihtiyaçlarının ve duygularının farkına varmak ve bunlarla başa çıkmayı öğrenmek, hayal kırıklığı toleransı oluşturmak ve sosyal ilişkileri ve iletişim becerilerini geliştirmek. Oyuncaksız yaklaşımda, eğitimciler öncelikle çocukların refakatçisi ve gözlemcisi olarak işlev görürler.


Planlama işin yarısıdır

Bir kreşte oyuncaksız oyun fikrini uygularken, planlama aşaması özellikle çok önemlidir. Çocuklar oyuncakların kaldırılmasına hazırlanmalı ve etraflarında tam olarak ne olup bittiği onlara açıklanmalıdır. Bunun için rol oyunları, hikayeler veya konuşmalar uygundur. Daha sonra, klasik oyuncaklar belirli bir süre için (3 ila 6 ay) kaldırılır. Öğretmenler olası oyunlar için talimat vermez, çocuklara sadece "keşfetme" fırsatı verir. Ancak projenin başarısı için, özellikle başlangıçta, sürece eşlik etmeleri için ebeveynleri etkin bir şekilde sürece dahil etmek çok önemlidir.

Pedagojik kavramlar

Tiyatro eğitimi

Tiyatro eğitimi, çocuklarla tiyatro benzeri bir ortamda oynamakla ilgilidir. Bu, çocukların kendilerini farklı rollere sokmalarını ve böylece hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını teşvik etmelerini sağlar.

Dilsel ve Sosyal Bileşen

Dilsel düzeyde, kelime dağarcığı genişletilir. Bu sayede çocuklar yeni terimler ve kendilerini ifade etme yolları öğrenirler. Ayrıca, sözlü ve sözsüz dil desteklenir. Jestler ve yüz ifadeleri daha iyi anlaşılabilir ve kullanılabilir. Empati ve düşüncenin yanı sıra etkileşim ve uyum da burada özellikle teşvik edilir.

Bilişsel ve Müzikal Yaratıcı Bileşen

Bilişsel düzeyde, hafıza, konsantrasyon, azim ve bütünsel düşünme teşvik edilir. Müzikal-yaratıcı alanda, hayal gücü ve yaratıcı ifade güçlendirilir ve farklı materyallerin nasıl kullanılacağı öğrenilir.

Biyolojik-hayati ve duygusal bileşen

Çocukların kaba ve ince motor becerileri açıkça eğitilir. Tiyatro oyunu çocukların hareket sevincini canlandırır ve vücut farkındalıklarını geliştirir. Duygusal düzeyde, rollerin anlaşılması, benlik algısı ve özgüven güçlendirilir ve karar verme yeteneği eğitilir.

Tiyatro pedagojisi ve buna duyulan coşku elbette çocuklarda olduğu kadar eğitimcilerde de mevcut olmalıdır. Bu da konsepti, çocukların sosyal, duygusal ve estetik yeterliliklerini destekleyen, yaratıcılıklarını ve hayal güçlerini harekete geçiren başarılı bir karışım haline getirmektedir.

Pedagojik kavramlar

Durumsal yaklaşım

Bu nispeten yeni yaklaşım, öncelikle çocukların öz, maddi ve sosyal yeterliliklerinin geliştirilmesi ve genişletilmesinde desteklenmesinin yanı sıra gelişimlerini mümkün olduğunca teşvik etmek için çocukların kendi potansiyellerini ve kaynaklarını harekete geçirmekle ilgilenmektedir.

Eylem ve deneyim odaklı konsept

Durumsal yaklaşımın geçmişi Alman bilim insanı Armin Krenz'e kadar uzanmaktadır. Krenz, 1980'lerde durumsal yaklaşımı temel alarak durum odaklı yaklaşımı tasarlamıştır. Durumsal yaklaşım çocukların deneyimlerine odaklanır. Farklı bilimsel alanlardan (gelişim psikolojisi, eğitim araştırmaları, nörobiyoloji ve bağlanma araştırmaları) elde edilen bulgulara dayanan durumsal yaklaşım, çocukların/insanların davranış ve eylemlerinin daha önce yaşadıkları deneyim ve tecrübeler tarafından yapılandırıldığını varsayar. Başka bir deyişle, şimdiki zaman kendisini geçmişimiz aracılığıyla yapılandırır. Bu, çocukların yaşadıkları deneyimleri işlemelerini, anlamalarını ve yeniden yaşamalarını sağlamak isteyen durum odaklı yaklaşımın başlangıç noktasıdır. Bu şekilde çocuklar, daha sonraki yaşamlarında zorlu durumlarla başarılı bir şekilde başa çıkabilmek için sosyo-duygusal ve pratik yaşam becerileri geliştirmelidir.


Durum odaklı yaklaşımın üç ayağı

Builk öncül çocuklar ve yetişkinler arasındaki deneyimleri ve iletişimi ifade eder. Çocukların deneyimlerini işleyebilecekleri ve üzerinde çalışabilecekleri altı ifade biçimi (davranış, oyun, dil, resim/çizim, hareket ve rüyalar) vardır. Durumsal yaklaşımda, ifade biçimleri öncelikle yetişkinler tarafından deşifre edilmesi ve yorumlanması gereken sembolik ve kodlanmış mesajlar olarak görülür.

Buikinci sütun yaklaşımın en önemli özelliği eğitimcilerin rolüdür. Durum odaklı yaklaşımda, eğitimcilerin temel görevi çocukların kendilerini geliştirmelerine destek olmaktır. Eğitimciler davranışlarıyla çocuklar için aynı zamanda rol modeldirler. Yüksek düzeyde merak, öğrenme isteği ve motivasyon ile karakterize edilmelidirler.

Bu üçüncü sütun yaklaşımın temelini projeler oluşturmaktadır. Proje çalışması çocuklar tarafından verilir. Çocuklar şu anda kendileri için ilginç ve önemli olan şeylerle ilgilenirler. Bu, günlük yaşamda çocuklarla birlikte deneyimlenmelidir, böylece daha sonraki yaşamları için mümkün olan en büyük faydayı elde edebilirler.

Pedagojik kavramlar

Sistemik pedagoji

Sistemik eğitim kavramı, sistem teorisinin bulgularına dayanmaktadır. Buna göre çocuk da bir sistemin parçası olarak algılanır ve çocuğun eylemleri sınıflandırılarak sistemik çerçeveye yansıtılır.

Kalkınma süreçlerinin desteklenmesine yönelik bütüncül bir yaklaşım

Sistemik pedagoji, insanlara ve çevrelerine yönelik bütünsel bir bakış açısına dayanan pedagojik bir kavramdır. İnsanın bir sistemin parçası olarak görülmesi gerektiğini ve sistemdeki ve ilgili insanlar arasındaki ilişkilerdeki değişikliklerin olumlu gelişim süreçlerine yol açabileceğini varsayar. Bu makalede sistemik pedagojiye ve eğitim pratiğindeki uygulama alanlarına daha yakından bakacağız.


Sistemik pedagojinin temelleri

Sistemik pedagoji, sistemik terapi ile yakından ilişkilidir ve benzer ilkelere dayanır. Herkesin ilişkiler içinde olduğunu ve bu ilişkilerin birbirini etkilediğini varsayar. Bu, bir ilişkideki değişikliklerin sistemdeki diğer tüm ilişkiler üzerinde etkisi olabileceği anlamına gelir.

Sistemik eğitimin bir diğer önemli ilkesi de sistemlerin bir bütün olarak ele alınmasıdır. Bu, yalnızca bireyin değil, aynı zamanda çevresinin, ilişkilerinin ve toplumun da bir bütün olarak ele alınması gerektiği anlamına gelir. Pedagojik müdahaleler, sistemde ve ilgili kişiler arasındaki ilişkilerde değişiklikler meydana getirmeyi amaçlamalıdır.


Sistemik pedagojinin uygulama alanları

Sistemik pedagoji, pedagojik uygulamanın birçok alanında, örneğin okullarda, eğitimde, gençlik refahında veya aile çalışmalarında uygulanabilir. Sistemik pedagojinin önemli bir uygulama alanı, özellikle eğitim sorunları veya ebeveynler ile çocuklar arasındaki ilişkide sorunlar olması durumunda ailelerle yapılan çalışmalardır.

Sistemik pedagojinin bir diğer uygulama alanı da gruplarla çalışmaktır. Burada amaç, grup üyeleri arasındaki ilişkileri geliştirmek ve sistemde değişiklikler meydana getirmektir. Sistemik pedagoji, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki ilişkileri geliştirmek ve öğrenme ortamını olumlu yönde etkilemek için okullarda da uygulanabilir.


Sistemik pedagojinin pratik uygulaması

Sistemik pedagojinin pratik uygulaması, sistemik teşhis ve müdahale yoluyla gerçekleşir. Sadece tek tek kişiler değil, aynı zamanda kişiler ve çevre arasındaki ilişkiler de dikkate alınır. Sistemik teşhis genellikle ilgili kişilerle görüşmeler ve konuşmalar yoluyla yapılır.

Eğitim müdahaleleri teşhis temelinde planlanır ve uygulanır. Bunlar örneğin ilişki kalıplarının değiştirilmesi, davranışların uyarlanması veya çevresel faktörlerin değiştirilmesinden oluşabilir. Amaç her zaman sisteme bir bütün olarak bakmak ve olumlu gelişim süreçlerini teşvik eden değişiklikler meydana getirmektir.